Video izleme çözümleri ve özellikle kameralar artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası. Metro istasyonlarından işyerlerine alışveriş merkezlerinden apartmanlara kadar her yerde çeşit çeşit kamera görüyoruz. Bu sadece Türkiye ile ilgili bir şey değil elbette, örneğin İngiltere’de bir gün geçirdiğinizde farkında olmadan yaklaşık 300 defa güvenlik kameraları tarafından görüntüleniyorsunuz.
Kameralar bu kadar hayatımıza girince güvenlik dendiğinde de herkesin aklına ilk gelen şey kamera oluyor elbette. Ama bir kameranın düzgün çalışabilmesi için gerekli ortamı aydınlatması ve ışık seviyesi genel olarak gözardı ediliyor.
Bu noktada temel fizik kurallarını hatırlamamız gerekiyor. Görme olayı ışıkla başlar, görebilmemiz için baktığımız cisimlerin bir ışık kaynağı tarafından aydınlatılması ve bu cisimlerden bu ışığın yansıması gerekir. Dolayısıyla karanlık ortamda, ışık olmadığı için yansıma gerçekleşmez ve görme olayı da gerçekleşmez. Aynı durum renkler için de geçerlidir, renk ışığın merceğe ulaşma şekliyle alakalıdır, ışık bir cismin üzerine çarptığında kısmen soğurulur kısmen yansır,yansımada oluşan farklılık ise renk algısını oluşturur. Tüm dalga boyları birden aynı anda yansırsa bunu beyaz hiç yansıma olmazsa bunu da siyah olarak algılarız.
İyi bir güvenlik çözümünde ışığın rolü büyüktür.
1) Kameraların optimal performansla çalışabilmesi için iyi bir aydınlatma gerekir.
2) Belirli bir mesafeden net bir görüntü elde edebilmek için iyi bir aydınlatma gerekir.
3) Kötü niyetli kişilerin saklanabilecekleri alanlar iyi bir aydınlatma ile en aza indirilir. Ayrıca araştırmalar iyi bir aydınlatmanın suça teşebbüsü ve dolayısıyla suç oranlarını azalttığını göstermiştir.
Işık farklı dalgaboylarında yayılım gösterir. 400-700 nanometre arasındaki dalgaboyu beyaz ışık ya da görünür ışık olarak adlandırılır, bu dalga boyu video izleme çözümlerinin kapsadığı alanda kullanıma uygundur.
Eğer tamamen karanlık bir ortam söz konusuysa ve görünür ışık kullanımı istenmiyorsa da çözümler bitmez, bu durumda infrared ya da kızılötesi aydınlatma kullanılabilir. Kızılötesi ışınlar insan gözü tarafından algılanmaz, bu nedenle ortam aydınlatması gerçekleşmezken kameralardan görüntü almak mümkün olur. Farklı dalgaboylarındaki kızılötesi farklı şekilde algılanır, mesela 715-730 nanometre aralığındaki kızılötesi ışınlar ı kaynağında parlak kırmızı olarak görürüz, 940-950 nanometre dalgaboyundaki kılızötesi ışınları ise insan gözü algılamaz.
Burada bir diğer önemli teknik kavram da ışık şiddeti ve aydınlanmadır. Örneğin evimizdeki 100 watt’lık bir ampülün üreteceği ışık akısı yaklaşık 1700 lümendir. Ancak aydınlanma dediğimizde birim alana düşen ışık şiddeti söz konusudur ki bu da lux ile ölçülür, lux temelde metrekareye düşen ışık akısı miktarıdır. Işık kaynağınız istediği kadar güçlü olsun, aydınlatılması gereken alan ile mesafe arttıkça lux değeri düşer . Bir güvenlik sistemi tasarlarken ışık akısı ve aydınlanma kadar kullanılacak kameraların minimum ışık hassasiyeti de önem taşır, kameraların minimum ışık hassasiyeti ile ortam aydınlanmasının uyumlu olmaması halinde kameralardan istenilen performans elde edilemez.
Ortamdaki ışık seviyesi düşünülürken ortamın geneli de mutlaka göz önüne alınmalıdır, çünkü en başta da söylediğim gibi “görmek” temelde cisimlerin üzerinden yansıyan ışığın merceğe ulaşmasıdır-bu mercek fotoğraf makinenizdeki mercek, güvenlik kameranızdaki mercek ya da gözünüzdeki retina olabilir. Ortalamada bu yansımanın %50 civarında olacağı varsayılır, farklı nesnelerin farklı yansıtma seviyeleri vardır, mesela yeni dökülmüş bir beton yüzeyde yansıma %40 civarındayken karlı bir ortamda yansıma düzeyi %90’ların üzerine çıkar.
Dolayısıyla ideal koşullar altında test ettiğiniz bir kamerayı kurduğunuz zaman performansından memnun kalmayabilirsiniz, kamerayı kullanacağınız yerdeki ışık şiddedi, yansıma yüzeyleri gibi faktörler kameranızın genel performansını doğrudan etkileyecektir.
Şu ana dek etkin bir video izleme sistemi için aydınlatmanın ne kadar önemli olduğunu konuştuk ancak konu elbette bu kadarla bitmiyor.
1) Ortam aydınlatması için kullanacağınız teknoloji: Ortamı aydınlatmak için seçeceğiniz teknoloji güvenlik yaklaşımını desteklemelidir. Örneğin maksimum verime ulaşmak için belirli bir ısınma süresine ihtiyaç duyan teknolojiler güvenlik açısından iyi değildir.
2) Aynı şekilde bazı aydınlatma tipleri renklerin farklı algılanmasına yol açar ve bazı durumlarda cisimlerin renginin saptanması önem taşıyabilir…Güvenlik odanızdaki operatörün “arabanıza çarpan aracın kamerada görüntüsü var, yeşil ya da mavi bir araba” dediğini düşünün…
Renklerin doğru algısı renksel geriverim endeksi ile ölçülür, renksel geriverim endeksi 1-100 ölçeğinde değerlendirilir, 80’in üzerindeki değerler “çok iyi” kabul edilir. Dolayısıyla ortamdaki aydınatma teknolojisi düşünülürken güvenlik ihtiyaçları mutlaka düşünülmeli ve kullanılacak ampüllerin renksel geriverim endeksi göz önüne alınmalıdır.
3) Lambaların ömrü ve yenileme maliyeti: Ortamda yapılacak aydınlatma bir yatırım olduğu için kullanılacak lambaların ortalama ömrü ve tekrar yenileme maliyeti yatırım maliyetini doğrudan etkiler.
Lambaların ömrü saat olarak belirtilir. Bir yıl 8760 saat demektir, bir ampülün günde ortalama 8 saat çalışacağını varsaysak, 9000 saatlik ömrü olan bir ampülü yaklaşık 3 yıl kullanabileceğimiz ortaya çıkar.
4) Enerji tüketimi: Gerek küresel ısınma gerekse maliyetler göz önüne alınarak ortalama çalışma sürelerinden enerji tüketim değerlerini hesaplamak maliyet optimizasyonu için önemlidir.
Özetle kullanılacak kameralara odaklanırken ortamın genel şartları mutlaka göz önüne alınmalı, video izleme sisteminin optimal performansının ortam aydınlatmasına bağlı olduğu unutulmamalıdır.